Dienstag, 7. April 2009

İstanbul'da bir kötü omen...

Omen... "Gözlemlenen görünüme, üretilen düşünce bağlantısına göre uğursuz ya da şans getirici sayılabilirdi. Ön işaretlerle tanrıların isteklerinin ifade edildiği düşünen eski kültürlerin insanları, tanrılarla iletişimi düzenli bir temele oturtmak için, kurallara bağlı ön işaret öğretileri geliştiriyordu. Ön işaretler hedefli gözlemleniyor, kaydediliyor, sınıflandırılıyordu ve mantik için temel oluşturuluyordu, yani tanrıların hedefli sorgulaması."*

"Omen inancı eski Doğu medeniyetlerinden Babil'e kadar dayanır ve iki olay arasındaki bağlantılar üzerinde yoğunlaşır. Bu bağlantıların illa kausalite-nedensellik çerçevesinde belirmesi gerekmez. Dünya'nın her yerinde birtakım alametlerden geleceğe yönelik tabirler çıkarma inancı bulunabilir. Omen bireye nisbeten ya tevafuken zuhur eder ya da bilinçli bir arayış neticesinde kendini gösterir. Her şey bir omen olabilir; doğada görülen fenomenler (hava durumu, kuyruklu yıldızlar, hayvanların davranışları), belli insanlar ile rastlaşmalar veya zar oyununda çıkan sayılar gibi." *

Ominös (Alman.): meşum, uğursuz.


'Çiçeği burnunda' yeni NATO Genel Sekreteri Rasmussen BM teşkilatının İstanbul'da düzenlediği 'Medeniyetler ittifakı' başlıklı forum öncesi 'ufak bir kaza' geçirmiş. Ayrıntıları medyaya pek yansıtılmayan kazada Rasmussen'in omuzu çıktığı, acilen (narkoz altında) ameliyata alındığı ve 'heycanla beklenen' konuşmasını ancak bir kolu sargılı ve terleye terleye yapabildiği belirtiliyordu. Bazı haber kaynaklarına göre merdivenlerden yuvarlandığı söylenen Rasmussen, bazılarına göre ise banyoda kaymış.

Almanya'ın önde gelen haber dergilerinden Focus Türkiye kaynaklı internet haber sitelerinde "Allah kaydırdı" diye Rasmussen ile 'dalga geçildiğini' naklediyor...

Doğrusu, "geçmiş olsun" demek içimizden gelmiyor. "Daim olsun" dememiz daha samimi ve münasip olur.

Türkiye'nin 'diplomatik başarısı' veya Rasmussen'den Gül'e kazık

NATO genel kurulunda Rasmussen'e olan vetosunu 'şartlı geri alan' Türkiye, şartlardan birisinin de Rasmussen'in ülkesinde yayınlanan İslam karşıtı karikatürlerden dolayı müslümanlardan özür dilemesi olduğu Dünya basınında geniş yankı bulmuştu.

Türkiye'nin vetosuyla 'gerginleşen' NATO toplantısına 'ilk müdahale' ABD başkanı Obama'dan gelmişti. Gül ve Rasmussen ile iki saatlik bir özel görüşmeden sonra olay 'tatlıya bağlanmıştı'.

Türkiye'de ise 'istediğimizi aldık!' havasına girilmişti.

İstenilen şeyler arasında NATO toplantısının hemen ardından İstanbul'da tertiplenecek 'Medeniyetler ittifakı' forumunda, Rasmussen'in müslümanlardan özür dilemesiydi.

Rasmussen beklenen bu 'insanlık görevi'ni yerine getirmedi. Ve böylece daha üç gün evvel 'büyük iş başardık' pozlarıyla arz-ı endam eden Türk devlet ve diplomasi erkanına tam bir fiyasko yaşattı.

Focus dergisinin haberinde, dinleyiciler arasında olan Erdoğan'ın Rasmussen'in konuşmasını "homurdayarak dinlediği"ne dikkat çekiliyor.

Tüccar kafasıyla büyük siyaset yapabileceklerini sanan zavallı 'yurdum insanları'nın trajik-komik halleri...

Rasmussen'in yüzsüzlüğü 'doğal'

Henüz İstanbul'a gelmeden Politiken gazetesine verdiği bir demeçte "Danimarka'da ifade özgürlüğü için özür dilemeyiz!" diyen Rasmussen, 'medeni' Avrupalıların 'ifade özgürlüğü' kavramı altında ve 'kültürler arası diyalog'dan ne anladıklarını bir daha izhar etmiş oldu. 'Ahlaki sınır tanımaz' Avrupa için bu yaklaşım elbette 'doğal' sayılmalı. Ve hemen ardından 'müslümanlar bizi niye sevmiyorlar?!' şeklinde 'sitem' etmeleri de bu hasta kafanın yansıması olarak okunmalı. Rasmussen'in şahsında Avrupa'nın yüzsüzlüğü bir daha tescil edilmiş oldu.

Aynı şekilde mevzu PKK'nın yayın organlarından RojTV'ye gelince "Eğer PKK ile doğrudan ilişkisi olduğu ortaya çıkarsa yasaklarız" diye kıvıran yine 'Batı ahlaksızlığının proto-tiplerinden' Rasmussen.

Dikkat edilirse, RojTV en son Almanya'da bir PKK kuruluşu olma gerekçesi ile yasaklanmıştı. Ve PKK hem ABD hem AB 'terör örgütleri listesi'nde bulunuyor. NATO'nun bu hususu 'görmemezlik'ten gelmesi 'doğal tutarsızlık'ın bir diğer ifadesi olsa gerek.

NATO için Rasmussen'den 'iyisi' yok!

Türkiye dahil, NATO ülkelerini tebrik etmek gerekir; 'postmodern sömürgeciliği'nin silahlı kolu olan bu kuruluşa en yakışır kişiyi 'baş' ettikleri için. Gerçekten daha 'sembol yüklü' bir kişi bulunamazdı.

NATO'nun feci durumu ve kötü gidişatı malum. Somali'den Afganistan'a kadar geniş bir coğrafyada Batıcı hayat tarzını silah zoruyla ayakta tutmak için çabalıyor. 'Ayakta tutmak' diyoruz, çünkü taarruz gücü kalmamıştır. Batıcı hayat tarzı için artık yayılma olamaz. Bu çöküşün askeri alandaki resmi NATO'dur.

Obama'nın ABD başkanlığına seçilmesinde olduğu gibi, Rasmussen'in NATO genel sekreterliğine seçilmesi de 'yeni dönem' adı altında 'her şey daha iyi olacak' avuntusundan ibarettir. Batı'nın tek emeli bu şekilde 'el çabukluğu ile' hukuksuzluğunu, barbarlığını, katliamlarını ve çöküşünü ört bas etmektir. İlk bakışta bile 'çok ucuz oyunlar' bunlar. Ama Batı'nın 'başka oyunu' kalmadı.

NATO'nun 'yeni Afganistan stratejisi' bu çıkmaza dair en aktüel misal. Bir önceki (başarısız) stratejiden tek farkı daha çok asker sevk edilmesinden ibaret bir 'strateji'. Afganistan'a yönelik bu 'yeni strateji'ye dahil olmak üzere 'sivil kalkınmayı hızlandırma' vaadi ise büs bütün komedi. Batı öncülüğündeki kapitalist finans ve ekonomi rejimi 'battı balık yan gider' manzarası arz ederken; hangi parayla? Karşılıksız Dolar ve Euro basarak mı?

Alman basınında atılan bir manşete göre 'Bush'un sevgilisi, Türklerin korkusu' olan Rasmussen - 'ustasına bak çırağını bil' hesabı - bütün bu belaları daha da körükleyecek gibi durmakta.

Kendi sağlığını umursayan herkese bu meşum tipden uzak durmalarını tavsiye ederiz.


Algabal

Keine Kommentare: